Tarih: 29.9.2006 |  Haberler
İsveç'in sosyal demokrat sosyalizmi!

Bize göre İsveç adil olmayan ve çok gelişmiş bir kapitalist ülkedir. Kimilerine göreyse İsveç demokratik sosyalist bir devlet modelidir. Ben de birbirine karşıt bu iki görüşe ilişkin değerlendirmeyi, İsveç'te şu anda yapılmakta olan bir grevle ilgili vereceğim bilgiler ışığında siz değerli okuyuculara bırakıyorum.

Geçen üç haftadan bu yana, Belediye İşçileri Sendikası'nın (Komunala fackföreneingförbundet) bütün işkolu düzeyinde kademeli olarak uygulamak üzere aldığı GREV KARARI hayata geçirildi ve ilk etapta 47 bin üyeyle greve gitti. Henüz işkolunun yalnızca üçte birinde başlatılan grev, hemen birinci günden itibaren etkisini göstermeye başladı. Genel okullarda, ana okullarında ve sokaklarda temizlik yapılmıyor. Grevin hemen ardından, sokaklar, İsveç açısından hiç de normal sayılmayacak kadar kötü ve kirli bir görüntü almaya başladı.

Belediye işçilerinin grevine katkıda bulunmak üzere diğer işkollarında örgütlü sendikalar siyasi destek grevine çıkmaya karar verdiler ve birbiri ardına grev tarihlerini açıklamaya başladılar.

Böylesi bir duruma alışık olmayan İsveçliler yakınıp dururken, belediyelerin karar organlarında bulunan sorumlular ise grevin suçunu merkezi hükümete attılar. Onlara göre, Hükümetin belediyelere gerekli kaynağı temin etmekten kaçınması, belediyelerin sendikayla anlaşmaya varmasını zorlaştırmakta ve belediye yöneticilerinin kararsız kalmasına yol açmaktadır.

Hükümet ise, uzun zamandır sürekli olarak artan hayat pahalılığını işçilerin cereme olarak çekmesini istemekte ve devam eden grevlerin kasıtlı olarak uzatıldığını, bunun da bir savaş ilanı olduğunu iddia etmektedir.

Belediye işçilerinin grevi İsveç'in sorumlu mevkilerinde bulunan sistemin planlamacılarını ve uygulayıcılarını birbirine düşürdü. Yetkililer telaş içinde suçu birbirlerine atıp durmakta ve kendilerini halkın gözünde masum göstermeye çalışmaktalar. İktidarda bulunan Sosyal Demokrat Parti ikiye bölünmüş durumda. Partinin yarısı grevi haklı görüp desteklerken, diğer yarısı ise grevi kırmak için her türlü çabayı gösteren parti başkanı ve Başbakan Göran Persson ile birlik olup hakları için mücadele eden işçilere sağcı partilerden daha fazla saldırmaktadır.

İşte bu tavır Sosyal Demokrat bir partinin niçin hiçbir zaman emekçilerin partisi olmadığını ve olamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Bu tavırla sosyal demokrasinin ne menem bir ideoloji olduğu sanırım bir kez daha anlaşılmaktadır.

Ancak, gerçeklere gözlerini isteyerek kapatanlar için durum elbette hep aynı olarak kalacaktır. Çünkü kapitalizmle iç içe geçmiş ve göbek bağıyla bağlanmışlar için buna inanmak daha iyidir.           

Ancak, benim sözüm sosyal demokrasiden bir çıkarı olanlara değil, sosyal demokrasiye körü körüne inanmışlar ve bağlanmışlaradır. Sosyal demokratlar sol göstererek sağ vurmaya devam ediyorlar. Sosyal demokrasi kapitalizme karşı emekçilerin verdiği mücadeleyi frenlemekten başka bir işe yaramaz. Kapitalist sistem, sosyal demokrat ideolojiyle daha da yol almakta ve ömrünü uzatmaktadır. Bu yüzden emekçilerin dostu gibi görünen, ancak emekçi haklarına ve emekçilerin düzenine karşı olan Sosyal Demokrat Partiye güven duymak ve dahası bu partiyi sosyalist bir parti gibi göstermek yanlıştır ve de büyük bir aptallıktır.   

Sosyal demokrat başbakan dilediği gibi politika yapıyor. Gerektiğinde demokrasi savunucusu, babacan bir Başbakan, gerektiğinde ise diktatörleri aratmayacak tarzda çıkışlar yapan bir düzen savunucusudur.

Sendikalar, Sosyal Demokrat Parti yönetiminin kararlarına uymadıklarında Başbakan tarafından "demokratik düzeni iğdiş etmekle" suçlanırlar. Sendikalar Avrupa para birimi EURO'ya karşı çıktıkları için yine Başbakan tarafından demokrasi karşıtı olarak gösterildiler.

Sosyal demokratlar sendikalara ve işçi sınıfına sadece seçim zamanı gelip dayandığında yandaş olarak bakmaktalar. Seçimlerde sendikalardan gerektiği kadar yararlanıp seçimler biter bitmez bir sağcı partiden geri kalmazcasına sendika karşıtı oluveriyorlar. Yeniden seçim zamanı gelip dayanıncaya kadar da sendikaları unutuveriyorlar.

Ben diyorum ki, uzun sözün kısası, gelin işçileri ve emekçileri sosyal demokratlar konusunda uyaralım ve bilgilendirelim ki, devamlı hayal kırıklığı yaşamayalım. Sağcı ve sosyal demokrat tüm düzen partilerine hayır demenin zamanıdır. Değişime önce buralardan başlanmalıdır. Ali KINALI