Şizofrenik AB treni kazaya uğrar telaşı tutarsızdır - devamı
Çünkü AB'nin en baştaki silâhı manüpülasyondur. Birçok alanda küresel şirketlerin avantajına olan budur. Göze hoş görünen şatafatlı iş mağazaları açmak, uluslararası şirketlerin şirket reklâmları, özel sektörün yararına transportun kolaylaştırılması amacıyla yapılan daha düzenli yollar ve görece daha makyajı güzel bir çevre, bütün bunlarla yığınlar manipüle edilmektedir. Oysa dışı seni, içi beni yakıyor deyiminde olduğu gibi, özel ve iç yaşamın derinlikleri gözlenince, gerçeğin hiç de reklâm panolarındaki gibi şatafatlı olmadığı anlaşılıyor. Polonya, Litvanya, Estonya bu konuda en enteresan örneklerdir. Küresel sömürü politikalarıyla amaçlanmış olan emperyalist amaçları görebilmek için, bu ülkelerin isçi sınıfının konumunda duruma bakılmalıdır. Bu ülkelerin erkeklerine ve kadınlarına kapitalizmin yenileşme olarak sunulabildiği, kundaktaki bebelerini bırakıp yedi yaşındaki kızlarını küçük kardeşlerine annelik göreviyle görevlendirip İngiliz, Fransız burjuvazisinin yaşadığı uzak Afrika, ya da Karayip adaları gibi, dünyanın derinliklerindeki sayfiye yerlerine, ıssız adalara hizmetçiliğe gidebilme hakkıdır. Bu durum hizmetlerin serbestliği olarak çağrılmaktadır. İşgücü dolaşımı serbestliği hakki ile gelinmiş olan sonuçtur. İlgili ülkelerin temel sanayisinin de basit fiyatlarla ve cabadan küresel şirketlerce kapatılarak satın alınmışlığı da hesaba katılınca, kapitalizmin gelişmekte olan ülkeleri hangi amaçla ortaklık içine aldığı daha iyiden gözler önüne çıkmaktadır. Bu sayede bir taşla kaç tane kuşu birden vurmuş olduğu anlaşılırdır.
|  |