Ürün: İsmail yoldaş, kısaca kendinden bahseder
misin?
İsmail Özdemir: 1960 Ordu doğumluyum. İlkokulu
İstanbul'da okudum. 14 yaşımda iş hayatına atıldım. 16 yaşımda sigortalı
çalışmaya başladım. İş yaşamım içinde, gençlik dönemimde politik çalışmalar
içine katıldım. Çalıştığım bölge, işçi sınıfının protesto hareketlerinin çok
yoğun olduğu Taksim'e yakındı. Bu protestolar ışığında kafamda yeni arayışlar ve soru işaretleri belirdi. Bu arayışlar esnasında solcu ve devrimci insanlarla
tanıştım. Tanışmış olduğum bu insanların getirmiş olduğu kitapların sonucunda
kendimi sosyalist hareketin içinde buldum.
Askerlik dönemine kadar devrimci yaşam içinde acemice ve
amatörce bulunduğumu anladım. 12 Eylül olmasaydı askere bile gitmeyecektim. Ama,
12 Eylül darbesi sosyalist hareketi yenilgiye uğratınca, biz gençlerde bir
umutsuzluk belirdi ve zorunlu olarak askerlik görevini yapmaya itti. Ve askerlik
dönüşünden sonra tüm sosyalist ve devrimci arkadaşların darmadağın olduğu bir
ortamda buldum kendimi. Bu zaman zarfında kendimi ve sınıfsal mücadelemi ifade
edecek bir siyasi yapının içinde mücadeleme devam ettim. 1987 yılında evlendim,
bu evlilikten 1989 yılında bir kızım oldu. Mustafa Hayrullahoğlu'nun kod adı
Deniz olduğundan, onu yaşatmak için kızımın adını da Deniz koydum.
Ürün: Nasıl ve ne zaman TKP'li oldun? Neden TKP?
İsmail Özdemir: 1982 yılında askerden geldikten sonra,
daha önce Emeğin Birliği sempatizanlığından orada bir çalışmam vardı. 1982
yılında bütün ilgi odağı, sosyalistlerin can damarının attığı İstanbul'da, bütün
sosyalist hareketin darmadağın olması ve bu arada ayakta durabilmenin uğraşını
verdiğimiz bir dönemde TKP'lilerle tanıştım. TKP o dönem 12 Eylül faşizmine
karşı hem direniyor hem savaşıyordu. İdeolojik olarak tam uyuşmasak da, o
savaşan kimlik beni kendi içine çekti. Bu da 1983'e tekabül ediyordu.
Ürün: Biliyorsun, o dönem TKP'li yoldaşlar, 1982 Anayasasına
hayır kampanyası da yürütüyordu. Seni en fazla etkileyen TKP'lilerin çalışıyor
olması mıydı? Bu çalışmalara kendi bölgen dışında da tanıklık ettin
mi?
İsmail Özdemir: Bu konuda fazla bir bilgim yok. Fakat
benim bulunduğum yer, Bomonti, Şişli, Çağlayan bölgesiydi. Bu dönemde, bu
bölgede faaliyetini yürüten hiçbir radikal yapı veya örgüt ortada yokken,
TKP'nin çalışmasını ve mücadele eden insanlarını gözlüyor ve izliyorduk. TKP'nin
yılmadan faşizme karşı sürdürdüğü savaşı bizi cezbetti.
Ürün: Biliyorsun, o zaman TKP'nin Sesi ve Bizim Radyo vardı. Bu
radyolar zaman zaman yol göstericilik de yapıyordu, sanırım bunun da etkisi
oldu.
İsmail Özdemir: Doğrusu benim üzerimde olmadı. TKP'nin
Sesi ve Bizim Radyo'yu çalışmanın içine katıldıktan sonra tanıdım. Benim için
tek etkili olan, işçi sınıfının içindeki çalışmalarıdır. İşçi sınıfının yoğun
olduğu yerlerdeki pullamaları ve yazılamalarıdır. Her kötü koşula karşı işçi
sınıfı içindeki örgütlenmeleridir.
Ürün: Buna kısaca savaşkan oluşu diyebilir miyiz?
İsmail Özdemir: Kesinlikle tabii. Benim bakış açım ve
yorumum bu.
Ürün: Günümüzde sınıf partisi hakkında çeşitli rivayetler var.
Günümüzde yığınlara giden ve yığınlar içinde örgütlenen, onları yönlendirip
gündeme müdahale eden komünist partisine ihtiyaç var mıdır? Yoksa yapıların
biraraya geldiği ÖDP gibi bir partiye mi ihtiyaç var?
İsmail Özdemir: Bugün tam anlamıyla işçi sınıfının
partisi TKP'ye ihtiyaç vardır. Benim bakış açıma göre, kendine sosyalistim,
komünistim diyen mevcut yasal partiler böyle bir boşluğu dolduramazlar ve işçi
sınıfına öncülük edemezler. Geçmişte olduğu gibi, bugün de işçi sınıfının
partisi TKP'dir. Esasen bolşevik partinin ruhunu taşıyan partinin TKP olduğu
kabul edilmelidir. Ama bu TKP, deyim yerindeyse, başını kuma sokmamalı, her
türlü özgürlükleri sonuna kadar kullanmalıdır. Bu arada, Leninci temel yapısını
da en iyi şekilde korumalı, her şartta görev yapabilecek durumda
olmalıdır.
Ürün: Yani, bu parti Leninist öz taşımalıdır diyorsun.
Biliyorsun, sosyalizmin evrensel değerleri vardır. Bu evrensel değerlerinden
legaliteyi kazanmak için de olsa, taviz vermemeli mi?
İsmail Özdemir: Kesinlikle taviz vermemelidir. Bunun da
birçok örnekleri vardır. 1917 Şubat-Ekim döneminde bolşevikler legale
çıkmışlardır, ama karşısındaki o güç, o uzlaşmaz sınıf saldırıya geçmiştir.
Ondan sonra tekrar illegaliteye geçmişti bolşevikler. Adına layık olmak isteyen
yapılar o esnekliği, hareketliliği ve pratikliği göstermek zorundadır.
Ürün: Sizin bakış açınızdan yola çıkarsak, günümüzde SİP'in
kurduğu, ya da kurdurduğu bir KP var. Bu KP sizin anladığınız veya içinde olmayı
istediğiniz parti ile ne kadar çakışıyor?
İsmail Özdemir: Bu KP; SİP, ÖDP, EMEP, hatta İP'ten
gelen insanlar tarafından kurulan ve onlardan hiçbir farkı olmayan, kökleri
yığınlara dayanmayan, tarihi 1920'lere varmayan, yani Bakû ruhunu, bolşevik özü
taşımayan bir partidir. Tabii ki bunu da biz kabullenemeyiz.
Ürün: Şimdi bunlar tartışılıyor, kendilerine göre biz KP'yiz
diyorlar. Bunların yapmak istediği KP'de Leninci tarzın değiştirilmek
istendiğini söyleyebilir miyiz?
İsmail Özdemir: Bu kurulan KP'nin Leninci parti
olmadığı kesindir. Bunu başka şekilde yorumlamaya da gerek yok. Çünkü, bu KP'nin
yapısı kurucularından ve kuruluş şekli ile amacından bellidir.
Ürün: Günümüzde işçi partisiyim diyenlerin kitlelerden
soyutlanması var. Yani, yığınlarla ifade edilen bir tabanları yok. Ve bu
partiler işlevsiz, görevlerini yerine getiremiyorlar, bunun nedenleri ne
olabilir?
İsmail Özdemir: Bu konuda söylenecek çok şey var. Ama
şurasından başlarsak, Sovyetlerin ve sosyalist ülkelerin emperyalistlerin
karşısında yenilgi alması, 1990'lardan sonra dünyadaki işçi hareketlerini,
komünist hareketleri moralman çökertmiş ve dibe vurdurmuştur. Yeni dünya düzeni,
küreselleşme gibi yeni politikalar; Marksizmi yeniden yorumlamalar, ya da
Marksizmi Leninizmden koparıp ayrı ayrı yorumlamalar; işçi sınıfının, işsizler
kesiminin yok olduğu, artık devrimci sınıf kalmadığı gibi çok ağır suçlamalarla
karşılaşmanın getirdiği moralsizlik var bunun kaynağında. Belki de dünyadaki ve
Türkiye'deki sosyalist hareketin en dibe vuruş şeklidir bu. Bundan fazla da dibe
vuracağını sanmıyorum. Fakat çok dipte kaldık. Ancak en son küreselleşme karşıtı
eylemler ve bu eylemlere ilişkin olarak Fidel Castro'nun söylediği sözler
enternasyonalistlere moral vermiştir. Hatta Fidel Castro "gelecek sefere açık
denizlerde değil, belki de yıldızlarda toplantı yaparsınız" diyerek tüm
emperyalistlerle dalga geçmiştir.
Ürün: Tekrar başa dönersek, siz TKP saflarında bulundunuz,
çünkü TKP'nin savaşkan ruhu vardı. 1983'de Nabi Yağcı ve ekibi kongreyle parti
yönetimine geldi. Bundan sonra TKP'nin o savaşkan ruhunda bir değişme
gözlemledin mi?
İsmail Özdemir: Şimdi bu konuyu kitaplarla, dergilerle anlatmaktan
çok pratik olarak anlatayım. Nabi Yağcı TKP'ye genel sekreter olunca, aslında
Türkiye'deki komünist partililer ve sempatizanlarının gayet hoşuna gitti. Nabi
Yağcı, genç bir insandı, iyi bir hatipti ve 1983'deki 5. Kongredeki tezler gayet
devrimciydi. 5. Kongreden sonra hepimize büyük moral gelmişti. Bu moral,
çalışmalara da yansımıştı. TKP'nin veya programın hemen başından kötü yönde
değişime uğradığını düşünmek yanlış olur. Ne zaman ki Sovyetler Birliği ve SBKP
geriye adım attı, Nabi Yağcı'lar da oraya bakarak TKP üzerinde yeni politikalar
uygulamaya başladılar diye düşünüyorum.